
Bugün, 5 Aralık, Türkiye Cumhuriyeti tarihi için sadece bir takvim yaprağı değil, aynı zamanda çağdaşlaşmanın, adaletin ve toplumsal ilerlemenin en parlak kilometre taşlarından birini temsil eder. Bundan 90 yılı aşkın bir süre önce, 5 Aralık 1934 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen yasa ile Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. Bu olay, sadece kadın hakları tarihinde değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu felsefesinin ve Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyonunun en güçlü ifadelerinden biridir.
Türk kadınına bu hakkın verilmesi, dünya genelindeki birçok gelişmiş ülkeden bile önce gerçekleşmiştir. Fransa'da kadınlar 1944'te, İtalya'da 1945'te, İsviçre'de ise şaşırtıcı bir şekilde 1971'de bu hakka kavuşmuştur. Bu kronolojik öncülük, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu zorlu şartlara rağmen, kadın-erkek eşitliği konusundaki kararlılığının ne denli ilerici ve evrensel değerlere bağlı olduğunu gözler önüne serer.
Bu hak, Türk kadınına bir lütuf değil, bir iadenin ve yüzyıllık mücadelenin tanınmasıydı. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşundan Milli Mücadele yıllarına kadar, Türk kadını her zaman toplumun ve devletin temel direği olmuştur. Çanakkale'de cephe gerisinde, Kurtuluş Savaşı'nda cephede askerine destek veren, kağnılarla mühimmat taşıyan kadınlar; yeni kurulan devlette de söz sahibi olma hakkını fazlasıyla hak etmişlerdir.
Seçme ve seçilme hakkının önemi, yalnızca yasal bir düzenlemeden ibaret değildir; doğrudan demokrasinin kalitesini yükseltir. Bir toplumun yarısını oluşturan kadınların, kendilerini ilgilendiren yasalarda, eğitim politikalarında, sağlık hizmetlerinde ve ekonomik düzenlemelerde doğrudan söz hakkı olması, daha dengeli, daha adil ve daha kapsamlı kararlar alınmasını sağlar.
Kadınların siyasete katılımı, yönetim anlayışına farklı bir bakış açısı, empati ve hassasiyet getirir. Kadın milletvekilleri; çocuk, aile, eğitim, sosyal güvenlik ve eşitlik gibi alanlarda, erkek egemen siyasette zaman zaman gözden kaçabilen veya yeterince önemsenmeyen konuları meclis gündemine taşır ve bu konularda çözüm odaklı politikaların üretilmesine öncülük eder. Siyasette kadın bakış açısının artması, toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarını yansıtan bir yönetim yapısının oluşmasına zemin hazırlar.
Mustafa Kemal Atatürk'ün bu kararı almasının altında yatan en temel düşünce, Türkiye'yi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarma idealidir. O biliyordu ki, bir toplum kadınlarını eğitimden ve siyasetten uzak tutarak ilerleyemez. Kadın hakları, bir ülkenin modernleşme seviyesinin en temel göstergesidir. 5 Aralık, Türk kadınının potansiyelini ülkenin hizmetine sunmasının önünü açmıştır.
Bu hak sayesinde, Türk kadınları sadece oy kullanan pasif vatandaşlar olmaktan çıkıp, ülkenin kaderini belirleyen aktif siyasi aktörler haline gelmişlerdir. İlk kadın milletvekillerimizden bugüne kadar, kadınlar TBMM'de, yerel yönetimlerde, akademide, sanatta ve iş dünyasında büyük başarılara imza atmış, Türkiye'nin gelişimine paha biçilmez katkılarda bulunmuşlardır.
5 Aralık'ın anlamı, sadece geçmişi kutlamakla sınırlı kalmamalıdır. Bugün, bu hakkın tam anlamıyla hayata geçirilmesi için mücadele devam etmektedir. Siyasette ve karar alma mekanizmalarında kadınların temsili, verilen bu hakka rağmen hala arzu edilen seviyede değildir. Kadın milletvekili sayısının artırılması, siyasi partilerde kadın kotasının etkin bir şekilde uygulanması, yerel yönetimlerde daha fazla kadının görev alması ve kadınların siyasete girmesinin önündeki sosyo-ekonomik engellerin kaldırılması, hepimizin ortak sorumluluğudur.
5 Aralık, bize demokrasinin bir süreç olduğunu ve kazanılmış hakların korunmasının ve genişletilmesinin daimi bir görev olduğunu hatırlatır. Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesi, Atatürk devrimlerinin en köklü ve en cesur adımıdır. Bu, sadece bir hak değil, aynı zamanda tam bağımsız, özgür ve çağdaş bir Türkiye idealinin sarsılmaz bir simgesidir.
Bu kutlu günde, bu hakkı bize kazandıran Mustafa Kemal Atatürk'ü ve ilk günden beri siyaset sahnesinde mücadele eden, eşitlik için sesini yükselten tüm kadınlarımızı saygı ve minnetle anıyoruz. Türk kadını, gücüyle, bilgisiyle ve kararlılığıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğine yön vermeye devam edecektir.