6 Temmuz 2025 Pazar
DOLAR 39.91 ₺
EURO 47.05 ₺
STERLIN 54.55 ₺
G.ALTIN 4,274.95 ₺
BTC 107,890.50 $
ETH 2,509.55 $
BİST 10,275.75
    ads
    ads

    İzmiriz Biz

    İzmiriz Biz

    AYNA PUSLU

    Yayınlama: 29 Nisan 2024 Pazartesi 12:00
    ads

    Haber Resmi

    ŞEHİRLER MEKANLAR İNSANLAR

    Birisi İzmir ‘de diğeri ise Bamberg‘de dir. İzmir’deki yaklaşık 120 yaşında iken,
    Bamberg’deki yaklaşık 725 senedir ayaktadır. İki binanın ikisi de kent
    merkezinde ve ikisi de oteldir.
    Bamberg’deki 725 yıllık tarihi bina dimdik ayakta duruyor. Turizme hizmet
    ediyor. Otelcilik hizmetini de günümüz koşullarında verebilmesi için gerekli
    olan her türlü teşvikten yararlanmış. Uygun koşullarda kredi sağlanmış.
    Gerekli restorasyonların ardından, asırlardır verdiği otelcilik hizmetini
    sürdürmeye devam eder duruma gelmiş.
    İzmir’de ki 120 yıllık olan bina ise Osmanlıların son dönemlerinde İzmir in en
    güzel otellerinden biri olarak yapılmış.
    Ancak bugüne gelindiğinde maalesef terkedilmiş, hizmet veremez durumda ve
    yıkılacağı günü bekliyor.   

    Haber Resmi

    Haber Resmi


    İZMİR TARİHİ ÇOK ESKİ…  

    Bu acı durum tablosundan yola çıkarak, konuya girmek istiyorum.  M.Ö.10.
    Yüzyılda bugünkü Bayraklı’da Yunanistan’ın orta kesiminden gelen “Aolisler”
    bugünkü İzmir’in temellerini atmış adını ise Symrna koymuştu. Daha sonra
    Symrna bir İyon kentine dönüşmüştür. Arkasından sırasıyla Persler, Büyük
    İskender, Romalılar, Bizanslılar, Osmanlılar kente hâkim olmuş ve yönetmişler.
    Bunların herbiri, kendilerine ait kültür ve medeniyet işaretleri sayılan pek çok
    tarihi eseri İzmir’e kazandırmışlardı.     

    Haber Resmi


    SON DÖNEMİN TAŞ BİNA OTELİ…
    Araştırmacı yazar, Orhan Beşikçi nin ifadelerine göre; Anafartalar Caddesi’nin
    Basmane Meydanına yakın bir noktada, Kulalı Cihanzade Hüseyin Fehmi Bey
    tarafından 1902 yılında bir otel yaptırıldı. Adı Cihanzade Oteli (Cihan Palas) idi.
    Taştan yapılan bina, zemin üzerine 2 kat ve üstünde çatı katına sahipti. Zemin
    katta avluya açılan otel girişi, üst katlarda ise otel odaları mevcut mevcuttu. Çatı
    katı lokanta ve gazino olarak kullanılıyordu. Bina kemerli bahçeleri, taş
    duvarları ile dönem mimarisinin zarafet ve inceliklerini taşıyordu. Otel içinde
    geniş aile ve bakıcı odalarının yanı sıra, farklı katlarda ise bekar odaları
    bulunmaktaydı. 120 sene önce bile, otelde hizmet kalitesi ve konfor üst
    seviyedeydi. Geniş bir resepsiyonu ve ön bürosu olan otelin odalarında gömme
    banyolar, soğuk -sıcak su, telefon, oda servisi bulunmaktaydı.

    Balolar, yemekler,toplantılar düzenlenir, eğlenceler tertip edilirdi. Cihanzade Oteli (Cihan Palas),
    Osmanlı’nın son döneminin iddialı tesislerinden birisiydi.

    Cumhuriyet döneminde el değiştiren otelin adı, Emniyet Oteli olmuştu. Uzun
    süre bölgenin iyi otelleri arasında yer alan yapının, bugün dahi görenleri hayrete
    düşürdüğü gözden kaçmaz. Otelin bulunduğu Basmane Agora ve çevresiyle
    İzmir’in bilinen en eski yerleşim yerlerinden biri olduğuna vurgu yapan
    Orhan Beşikçi bölgedeki yapıların yeniden eski işlevine kazandırılmasının faydalı
    ve gerekli olduğuna işaret eder.  

     

    SAHİP ÇIKMAK ŞART… 
    Bölgede yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan çok sayıda tarihi bina vardır.
    Yıkılmaya yüz tutmuş pek çok yapının demir kafesler içine alındığına işaret
    eden Beşikçi,” Tehlike oluşturduğu için çelik kafeslerle çevrilen yapılar, bir süre
    sonra tamamen çöküyor. Eski bir binayı çelik kafese almak çözüm olmuyor. Bir
    dönem İzmir’ in en önemli oteli olan bu tarihi taş yapıda çatıdan başlayarak
    çökmeler oluşmuştur. Daha fazla çökmeden tedbir almak gerekiyor” diyerek
    kötü durumu anlatmaya çalışmıştır.
    Maalesef İzmir’de benzer pek çok eski otel binası bugün aynı durumundadır.

    Haber Resmi
     
    KALDI Kİ BU FİKRE TAMAMEN KATILIYORUM
    Tam da bu noktada, yarım asırdır turizmin içinde bulunan, tarih ve turizm
    üzerine araştırmalar yapan birisi olarak Orhan Beşikçi ‘nin ifadelerinin
    tamamına katılıyorum. Önemli mekanlara, semtlere, meydanlara yaşanmışlıklara
    saygı duyulmalı, sahip çıkılmalı ve gelecek nesillere mutlaka aktarılmalıdır.  

    BAŞKALARI ŞEHİR, SEMT VE MEKANLARINI NASIL KORUYOR
    Buradan Bamberg’e geçmek istiyorum.  Bamberg , Almanya’nın güneyinde
    Bavyera Eyaleti’nde bir kenttir. Regnitz Irmağı kıyısındadır. MS 902 yılında
    küçük bir kasaba olarak kurulan kent, 1007 yılında II. Henry
    tarafından Piskoposluk Merkezi durumuna getirildi. 1802 de Bavyera
    topraklarına katılana kadar, din devletinin yönetim merkezi olarak kaldı. 1817 de
    Başpiskoposluk konumu kazandı. Bu dönemlerde yapılan tüm yapılar koruma
    yasa ve teknikleri ile kentin orta çağını ayna gibi yansıtmaktadır. Bamberg
    bugün iki bölümden oluşmaktadır. Bunlardan birincisi, eski kenti çevreleyen
    modern kenttir.  Diğeri ise modern kentin tam ortasında kalan 1200 yıllık olan

    Ortaçağ mimari ve yaşamını en canlı şekilde bugünlere taşıyan eski Bamberg
    ‘tir. Eski Bamberg’ in içerisinde 1392 yılında yapılmış, kapı numarası 2002 olan
    (bugünkü kapı numarası 4) beş katlı bir bina vardır.
    725 yıllık bu binadan bahsetmeden geçemeyeceğim. Bugün barok tarzındaki
    tarihi bina 1520 yılında güçlendirilmiştir. 1740 yılında da iç kısımlarda önemli
    tadilatlardan sonra dış cephe de barok tarzıyla yenilenmiştir. 1975 yılına
    gelindiğinde bina Bosch Ailesinin mülkiyetine geçmiş. Bosch Ailesi Ortaçağ’ın
    göstergesi olan bu binada, 1977 yılından beri, anıtlar kurulunun izniyle yapılan
    birbirinden güzel ve her türlü ihtiyaca cevap veren donanımı sahip19 odası ile
    kentin turizmine hizmet veriyor. 14. Yüzyılın mimari izlerini taşıyan kahvaltı
    salonu ile dünyanın her yerinden gelen konuklarına kahvaltı sunuyor.

    Kısaca koruma bu şekilde yapılarak her şey kendi orijinalliğinde gelecek
    nesillere aktarılıyor.  Bugün Bamberg küçük bir kasaba olmasına rağmen
    Avrupa’ da en çok turist çeken tarihi şehirlerinin arasındaysa bunu tarihi
    mekanlarını meydanlarını korumasına borçludur. 
     
    Bu iki örnekten çıkışla, kafamı karıştıran ve cevabını bulamadığım soruları
    paylaşmak istiyorum.  Başka ülke insanları yaklaşık 725 yıllık binada bugün
    çağdaş otelcilik hizmeti veriyor. Aynı zamanda tarihi yaşatıyor. Peki biz neden
    daha 120 yıl öncesinin mimarisiyle yapılmış tarihi değeri olan bir oteli yıkılmak
    üzere kendi kaderine terk ediyoruz.   

    Haber Resmi


    BUNUN SEBEBİ NE OLABİLİR ACABA?    
    Sorun şehir planları yapılırken eski dokuyu göz ardı eden imar planları mıdır.?
    Öngörüsüzlük mudur? Yoksa uzlaşma kültürünün eksikliği midir? Kıyakçılık
    veya oy avcılığı adına kent dokusunun bozulmasına göz yuman zihniyet midir?
    Uzun vadeli planları becermek kabiliyetinden yoksul olmak mıdır? Adam
    sendecilik, bencillik ya da eğitimsizlik midir? İmar için gerekli kanunları
    zamanında çıkaramamak mıdır?
     Neden başka toplumlar belli bir dönemin izlerini taşıyan ve tarihi değeri olan
    yapıları, semtleri, kentleri   gelecek nesillere aktarmak için azamı özeni gösterip,
    bu uğurda hiçbir şeyi esirgemiyorlar?
    Peki biz neden aynı konuya gerekli özeni gösteremiyoruz. Esasında gerekli olan
    özeni, herkesten daha çok bizim göstermemiz lazım değil mi? Çünkü dokuzdan
    fazla medeniyet üzerinde yaşayan ülkeyiz değil miyiz?

    Tarihi değerlere- kültüre- doğaya-insana-yaşlıya-özürlüye ve insanoğlunun
    dışındaki tüm canlılara ve onların yaşamlarına saygı duymak, gelişmişliğin,
    medeniyetin, insan ve millet olmanın en büyük göstergesi değil midir?
    Bu durumlar toplumsal halimizin ve içinde bulunduğumuz haleti ruhiyemizin
    aynasıdır.

    Ayna Puslu


    Sebahattin Karaca
    29.04.2024